28.06.2008

"usta"


İnsanın hayatında hep bilge bir yüz olmalı....Hani hüznünü,çoşkusunu,fikrini ,hayâlini,paylaşabileceği bir yüz....Anne, baba, eş, kardeş,dost ,arkadaş,öğretici değil ..başka bişey olmalı..
yargılamayan ,sorgulamayan hani dinleyip öğüt veren fakat bu öğütleride öğüt veriyormuş edasıyla vermiyen biri .....
hani bazı derin ve anlaşılmaz sorularınızı rahatça kınanma korkunuz olmadan sorabileceğiniz biri....
çarkın dişlilerine takılmamış, madde ile ile ilgisini asgari düzeyde tutan ,içinizdeki baruta kibriti çakabilecek cesarette ....
mesela "kalbim varmı benim" dediğinizde kahkaha atmıyacak,bir ortaçağ filozofu.yada anadoluda kasabalarda yaşıyan sıradan olmadığı için deli lakabı takılmış hikmet ehli zatlardan biri ...
hayatımızda bi farklı yüz olmalı .kapısını her daim azarlanmadan çalabileceğiniz.soyut şeylerden konuşabileceğiniz.paylaşırken hesap gütmeyen biri.
şimdilerde varlıklı insanların "yaşam koçu" dedikleri gibi değil .beslenme uzmanı , spor eğitmeni yada diksiyon uzmanı değil kasteddiğim .en doğal en olağan lisanla "usta" diyebileceğiniz .gönüllü yaşam danışmanınız olmalı.

gitmek!!


Hiç tereddüt etme karar verdiysen ..........gitmek bi kez düşünce insanın zihnine, kalmalar eziyet olur .Sakın aklına takılmasın konuştuklarımız ,planlarımız,unut gitsin verdiğin sözleri .Sonrasında bir bahar akşamı eline bir bardak çay alınca kurşun renkli, okuduğumuz şiirler düşerse aklına sil onlarıda .Kalbini burkacak her anıyı sil .Zaten insan durunca yaşam anlamsızlaşır .gitmek bi bakıma yürümektir ,koşmaktır.......... Hiç tereddüt etme karar verdiysen .....

25.06.2008

........................


Bu sıralı noktaları seviyorum....sözün bittiği yeri simgeliyorlar .Yada anlatamıyacağın bitmeyen şeyi...Aslında benim için çok özel bu noktalar yazıda çok kullanmasamda hayatımın özeti gibi onlar .bitirememe hastasıyım......yaşım kadar sabıkam var bu konuda dahada fazladır belki ..........yaşadağım odaya bile bakan anlar bunu ....herşey yarım yamalak........bilgisayarda yarım kalan denemeler yazılar......tezgahta bitmeyi bekliyen dokumam (ip üzerine pul yapıştırıyorum )...alınmış başlanmış ama bi türlü bitmiyen kitaplar.....makinede annemin ısrarıyla başladığım nakış(ısrar kelimesi sadece yumuşatmak için baskıyı :).....defterimde şiir karalamaları(iki anlamlı cümle yanyana gelse sanki şair olucam:P)..........ve asla açmadığım okul kitapları .............dahasıda var aslında ama ...............ben buyum artık bu noktalardan ibaret bi...........

5.06.2008

TOZ


Erkekler için toz,kahveye gitmek yahut kendi ceviziçi kadar aşiyanlarımıza çekilmek için Allahın lutfettiği bir nimettir. Kadınlar için toz,Allahın püsküllü belası,dünya hayatının en akılalmaz arızası,zaman cadısının en çirkin suratıdır. Çocuklar için toz,üzerine resim ve harf çizilebilen,kadiye benzer bir örtü ,buğuya benzer bir tualdir. Resmiyetin "dinleneceksin" emri verdiği bugün.....Kadınlar yüzünde o harbe giden cengaver ifadesi,saçları daha dik tırnakları daha belirgin.... Erkekler ziyadesiyle süt dökmüş gibi;sanki o tozu oraya o bitmez tükenmez eşya denizi ve nesne kalabalığı üzerine onlar serpmiş gibi kahveye yahut ayak altından uzak bir yere dehlenir.. Çocuklar elde kalan son satıhlara el izlerini çıkarırken.....pazar yavaş yavaş....pazar ıslak bezde kaybolan toz zerrecikleri gibi erir...bizim hayatımız zaten ....Parmak ucunda bir toz bulaşığı değilmidir?

***

Tozun tarihi azıcıkta insanın tarihi...Eski adam bu kadar şiddetle kaçmıyordu .Biz toz bezlerini yeniden icad ettik.Kapı bantlarını,lastik filitreleri,antistatik losyonları...filitreleri ,süzgeçleri,püsküllü çubukları... Bizim bütün işlerimiz tuhaftır..yeryüzünün heryerini gezen ...O bir filin sırtınada bir farenin burnunada konabilen garip teyyareyi biz...Evimize almamaya karar verdik.Toza taarruz emrini zamane anlayışı verdi.1000 vatlık muaazam makinalerle,buhar püskürtücü ,satıh cilalayıcı canavarlarla...Ve biçare piyadelerimizin ellerindeki bezlerle.. Başladık tozu kovalamaya....

***
Evvelden toz mismil bir şeydi.Ondan bu kadar nefret etmezdik.Bol radyasyonlu cep telefonlarından önce....Belayı da ,neş'eyi de ufuktan kalkan bir toz bulutu ....Kendi zerrelerinide katarak evlerimize,bize kadar getirirdi.Üstümüzü silker,ve devam ederdik. Yaraya değdiğinde hijyen ,yüze dokunduğunda imaj düşünmezdik.Zira o toz tanelerinin her birinin bizim atalarımızın gözleri..yahut kemal-i sukunetle yatan ölülerimizin elleri ve dudakları olmadığını kim iddea edebilir ki...? Dünyanın gayrısına yüzümüzü(hemde ekşiterek)çeviren biz zamaneler...Tozuda,yaşayanıda,ölenide küstürdük kendimize..Elimizde bir avuç "hiç" kaldı..
***
Siz yinede çekilin hanımların önünden..Toz alsınlar...Toz kelleleri dökülsün son model kimyasalların önüne sapır sapır...Ben size toz kadar hafif bir pazar yazısı yolluyorum..sessizce okuyun.Tozun toprağın arasında bir yitik var...arayın. Süleyman çobanoğlu
Mevlana çiçeği(semazenlere dikkat)

2.06.2008

terapi-5


Yine ben geldim....................


Bu randevuların niye alındığını ben de anlamıyorum .yaptığımız konuşmaların ,verdiğiniz ilaçların hiç bir faydasıda yok bilmenizi isterim.



Ben bunları yaşadım !!... unutmak zihnimdeki geçmişi silmiyor maalesef.İlk günlerde bende formüller geliştirdim zihnimde unutmaya yönelik .ama hepsi geçici doktor .



Anlatayım mı yaptıklarımı?
İlk başta tvye sapladım gözlerimi .saatlerce... günlerce... ayırmadan ....gözümün önünden geçen renkler, oyaladı zihnimi.farketmiyordu sinema yada reklam filmi...başka hiç birşey düşünmemeye çalışarak ve kimseleri işitmeden bakıyordum televizyona..sonrasında bunun sağlıklı olmadığına karar verdim tv insanı robotlaştırıyor ve bana yakışmıyordu bu..


Sonrasında okumaya başladım ama bundada sınır yoktu.zihnimi işgal edecek herşeyi okuyordum.bulabildiğim ,alabildiğim mukaddimesi etkili yazılmış her kitabı .Gün bitiyordu ama kitap bitmedikçe uyuyamıyordum .ve yine kimseyi işitmiyordum okurken..
Gazete ve dergilerden beğendiğim yazıları, küpürleri kesiyordum .derginin bütününü saklamaktan daha cazip geliyordu bu.Bi gün bi nefes arası annemin feryadını işittim .hayattan koptuğumu farkettirdi bana .bıraktım kitapları .kestiğim küpürleri sakladım .dışarı çıkmalıydım


Hayat akıyordu dışarda .....ben içerde kendimi kandırırken çocuklar büyüyordu dışarda ..yaşlılar ölüyordu hatta.............
Yeni görmüş gibi baktım karşılaştığım herşeye .
ilkkez büyük bir gövdenin üstünde yükselmiş üzerinde yeşil yapraklar ince .kalın dalar ağaçları keşfettim .......çam , selvi ,çınar ,kavak farklarını gözettim.

Dağdaki patika yolda küçük yürüyüşler yaptım .eve dönerken ağaçların kabuklarından ,bulduğum yumuşak taşlardan numune getiriyordum.Annem nisbeten iyi karşılıyordu bu durumu .en azından dışarı çıkıyordum .

......................................

şimdilik yeter bu kadar .

merak etmeyin toparlıycam kendimi .

bi Çobanoğlu yazısına bırakırsam zihnimi,

eski bir türkünün içtenliğine sığınırsam ,

bir ıhlamur ağacının tatlı kokusu deyerse yüzüme hiç bi şeyim kalmıycak .

yetmezse bi inşirah deydiririm dilime..............haziran 1999

1.06.2008

anlatamam


Merasim öncesinin heycanlı günlerinen biri,sabahı sakin öğleni yoğun öğleden sonrası ise karma karışık ...terasada hoş muhabbet ..akabinde bir davet
__ Mezunlar ve adaylar salona !!!!
toplanıldı ..eksikler tekrar çağırıldı ..herkez tamam.Bütün gözler tek bir şahısta bu ne!! öyle yüz ki !!anlatılamaz!!




Uzun soluklar ....meraklı bakışlar...tedirgin beyinler ..."ne oldu"lar "ne olacak"lar..derken ümitsiz seneryolar.....teoriler ...vehimler...evhamlar..ve evhamki anlatılmaz anlatılamaz

Ve bir hıçkırık!! can alan bir hıçkırık !! can verilecek bir hıçkıran
Gözyaşları ve göz göz yaşlar
Söz !! söz ki delip geçicek cinsinden söz ki hiç çıkmasaydı hep bekleseydik ...
__Kapatılıyor!!!
_Ney? anlatılamaz
Karşılıklı hıçkırıklar beyin zonklatan ,yürek kanatan, çıldırtan.



Ender gözyaşı imecesi .insanlar aynı şey için ender ağlar .



Kaçış!! çözüm için topluluktan,istikrar için kalabalıklardan ,fikir için düşünmeyeağlamak için yalnızlığa sığınmak .ve bir kaçan daha ..o bir muhbir .merasim kıyafetlerine gömülen başları ve gözyaşları ile ıslanan merasim kıyafetlerini seyretmiş
İsyan ki.... !!!
......................................22 haziran 1999

KOŞ!!!!


AFRİKADA HER SABAH BİR ASLAN UYANIR

ÇOK HIZLA KOŞMASI GEREKİR ,AÇ KALMAMAK İÇİN ....

AFRİKADA HER SABAH BİR CEYLAN UYANIR

EN HIZLI ASLANDAN DAHA HIZLI KOŞMASI GEREKİR

SAĞ KALMAK İÇİN!!!!


İSTER ASLAN OL!! İSTER CEYLAN !!!

YETERKİ GÜN IŞIDIĞINDA KOŞANLARDAN OL

karalama-2


Geceler...

Gizlidir gökyüzünde gecenin yüzü
Vakti geldi,ği an beliriverir
Kızıllık bitince ateşin közü
Gibi, umutları alır götürür

Geceler umudun bittiği yerde
Geceler insanın içinde başlar
Gecelerdir yalnızlığa hep perde
Gecelerde akıtılıt o yaşlar.

Sonsuza açılan kapı;karanlık
geceler hayatı ,sizi sorgular
Işıklar kapanıverse bir anlık
Aklımda ölüme dair korkular.

Gecelerde bomboş kalır sokaklar
Geceler belkide bir ganimettir,
Gecelerde çiğnenir bütün yasaklar,
Geceler zamanda şeffaf perdedir.

Geceler "hata" der "isyan" der "ahh" der
Geceler sığınma anı bazende
Gecelerde ömür tükenip gider
Hayalinde saray olur kabirde.

ALIŞTIĞIMIZ BİR ŞEYDİ YAŞAMAK


Anladık insan kaybederek yürüyor.çıkınından düşürerek devam ediyor yola,azalarak ,eriyerek.
Bu yokuşlar böyle oluyor anladık.Bu genişleme dağılmak demekmiş,bu alınan büyük nefes zehirliymiş meğer.bir vakitler tortop dürülen kainat....
Atılmış yünler gibi dağılıyor
Seyyareler yere düşüp galtan oluyormuş;en güzel incilermiş güzel kadınların boyunlarında mosmor ölüm izleri bırakan .Biz bunu böyle bilmez idik meğer böyle imiş.
*
İnsanlar yanyana sırasıra insanlar.Kimi sırrı kavlamış bir bakır sahan .Kimi kalbinde çatlamış bir toprak testi.insanlar yanyana sırasıra insanlar.Kalplerinden geçen ipe dizilmiş, bir acının som ibrişimi....Kanıyorda kanıyorlar.Kimi parlıyor yemyeşil,kimi kapkara güherçiliye batık.Kimi ayakta duruyor,kimi yürüyor toprak altında.Onlar ki bir deniz.Damla olsan içlerinde bir türlü ,üstlerinde kıt'a olsan bir...Biz insanız beğim;gündüz kelebek,gece kurt,
*
Bugün elimizde soluveren ne?
Ne gözlerimize doluveren?
Güneşi kapatan ne ,önümüze gerilen?
Yüzümüze atılan ne ,elimizden alınan ?
Arkamızda kalan çocuk burnunu çeke çeke ağlarken ...
nereye götürüyor bizi alan tren ?
"zaman "demiştirPeygamber,"zaman kısalacak""öyle ki,bir yıl bir ay gibi...
Bir ay bir hafta gibi...
Bir hafta bir gün gibi...
Bir gün bir saat gibi ...
Ve bir saat de kuru hurma dalının yanıp bitivermesi kadar çabuk ....."
Ellerimizden etrafa yanmış dalların külleri saçılıyor .
Dünya açılıyor ve fakat kapalı gözlerimiz.
bunun türkçesini demiştir Cahit Sıtkı:
"alıştığımız bir şeydi yaşamak ..."
alıştık ,mübtela .
Alıştık ve işte o kadar
Süleyman Çobanoğlu