15.05.2008

üstüm kalsın




Bu hiddet benim! Kimse sahiplenmesin!


Bütün suçlar ‘yine’ benim! Kimse, nezaketini araya verip, suçtan pay çıkarmasın kendine! Nesnelerinizin, kelimelerinizin, zamanınızın, sevginizin ziyanlığına yanmayın! Hasarı tespit edin yeter! Bedelini, fazlasına canımı ekleyip ödeyeceğim! Sıyrılıp çekilirken aranızdan, ‘üstüm kalsın’ diyebileceğim! Meğer siz, nasıl da yetermişsiniz size! Bilemedim… Sağ olun, sizi sevmeme izin verdiğiniz için ve beni sevdiğiniz için… Üstüm kalsın!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne kadar da kızgınlık duyarım sevgi, dostluk ve değer verdiğimiz böyle duygulara aşağıda alıntıladığım gibi "pazarlamacı bir kişilik" ile yaklaşanlara. Bugüne kadar bu yaklaşımla bana sevgisini gösteren hiç kimseden özür dilemedim. Hiç borçlu hissetmedim kendimi. Gereği de yok zaten.

Aşağıdaki alıntıyı Erich Fromm'un adı şu an hatırlayamdığım bir kitabından defterime geçirmiştim:

Kıskançlık, çekememezlik, hırs ve her türlü açgözlülük tutkudur(passion). Sevgi eylemdir, insan gücünün uygulamasıdır, zorlanımın sonucu olarak değil, sadece özgürlük koşuluyla uygulanabilir.

Sevgi pasif bir duygu değil, bir etkinliktir; bir şeye "kapılmak" değil, bir şeyin "içinde olmak"tır. En genel şekliyle sevginin aktif özelliği, sevginin temelde almak değil, vermek olduğu söylenerek tanımlanabilir.

Vermek nedir? Cevabı basit gözükse de, gerçekte belirsizliklerle ve karmaşıklıklarla doludur. En yaygın yanılgı, vermenin(giving), bir şeyden vazgeçmek(giving up), bir şeyden mahrum kalmak, özveride bulunmak olduğu düşüncesidir. Kişiliği alıcı, sömürücü, ya da istifçi yönelimin ötesine geçmeyen kişi, verme edimini bu şekilde yaşar. Pazarlamacı kişilik, vermeye isteklidir ama sadece birşey alma karşılığında; onun için almaksızın vermek aldatılmaktır.

Yani abla, ödeme zorunluluğu hissediyorsan artık o dostluk "bağlılık"tan "bağımlılık"a dönüşmüş demektir. Olabildiğince çabuk bunu bitirmek gerek.

Adsız dedi ki...

Uzun uzadıya birşeyler yazmıştım ama silindi malesef abla. :( Kısaca şöyle:

Sevdiklerimize birşey vermek zorunda hissediyorsak artık bu ilişki "bağlılık" değil "bağımlılık" olmuştur. Ateşten kaçmak gibi kaçılmalıdır bundan. Ama... Elbette sevginin özünde vermek vardır fakat isteyerek, bilerek. Vermek, bir şeyden vazgeçmek, birşeyden mahrum kalmak demek değildir. Kişiliği alıcı, sömürücü yada istifçi yönelimin ötesine geçmeyen kişi için verme bunun tersidir işte. Pazarlamacı kişilik, vermeye isteklidir ama sadece birşey alma karşılığında, onun için almaksızın vermek aldatılmaktır.

Pazarlamacı kişilikte dostların varsa kaçın. Diğerlerine de karşılık olarak birşey vermen gerekmiyor ki "üstün kalsın"...

Vesselam...