28.05.2008

ÜMİT






YARABBİ!!!
KIVRILSADA KÖŞEDEN,


BEKLENMEDİĞİ BİR DAR VAKİTTE,


NE KALBİ TİTRESE!


NE BAKINSA ETRAFINA HASRET BESTELİ


ALNINDA BİR NUR Kİ !!BİR ŞUÂ OLSA...




NE GÖZLERİNDE SAADET VÂDİ


NE AVUÇLARINDA ÇİÇEKLER..


DUDAĞINDA DUÂ OLSA YETER.........

25.05.2008

azap!!


"edindiğim her arkadaş bir vicdan azabı"

Bu söz ilk duyanlar için bir ihanetin özeti gibi algılanabilir .bir vefasızlıktan yakınma ağıtı , güven sarsıntısının dışavurumu gibi . Ama benim zihnime misafir oluş hikayesi biraz farklı.İtiraf etmeliyim ,vefasızlık mevzunun dışında değil .
Şöyleki hayatın kademelerinde yatişkinliğin her evresinde arkadaşlar ediniriz .kimi sadece selamlaştığımız,yüzeysel ,gündelik sohbetler yaptığımız arkadaşlardır.seçmeyiz çoğunlukla bunları ,aynı mekanı kullanmak zaruretine binaen kurulmuştur ilişkimiz.Zaten ortadan zaruret kalkınca karşılaşmalar azalır ve biter.
Oysa hayatın bir döneminde, yine bir vesileyle karşılaştığımız ama hayatımızda iz bırakan dostlarımız vardır.Aynı kaptan su içtiğimiz ,belki kulağınıza çok anonim gelicek ama bir ekmeği paylaştığımız,yanyana yataklarda yatıp geceler boyu uyumadan muhabbet ettiğimiz .En gizli ve özel dertlerini paylaştığımız .Aynı müzikleri dinleyip,aynı şarkıları bir ağızdan söylediğimiz,ortak düşmanlar edinip ,memleketi kurtarma telaşına düştüğümüz dostlar.yaptığımız küçük hataların günah olup olmadığını sorabildiğimiz dostlar.Sonsuzluk muhabbetleri yapabildiğiniz yanında gözyaşı dökebildiğiniz dostlar.

Sonrasında hayatın ayrı yerlere savurduğu ve yine hayat şartlarının gündelik telaşların içinde uzak kaldığımız dostlar.
Bir gün açınca eski bir defteri,yada ıhlamur ağacının kokusu gelince burnuna,kulağına gelen eski bir melodide ,tabakta tek kalmış bir zeytin tanesi görünce mesela hatrımıza düşer ayrılık.neden ?nasıl ?niçin böyle olmuştur bilinmez ama hafiften bi acı hissedersin kalbinde.vefasızmıyım ?benmi aramalıyım?rahatsız edermiyim? derken azap olur o acı.
Ama bu bile güzeldir dostu hatırlayıp vicdan azabı duymakta güzeldir.Ama vefa gereklidir.
dost olmak vefa ister vesselam

"sen benim Bozdağ 'da atan kalbimsin dostum"

19.05.2008

terapi-4


sizi korkutmak istemezdim doktor...


anlattıklarımın sizinle ilgisi yok zaten..sadece bir parçası olduğunuz düzeydi isyan cümlelerim..

Ki insan niye varlık âlemindedir?başlıbaşına bir karşı duruş için değilmi.Henüz sırtındaki yükün farkına varmadan sinsi bir düşmanın muhatabı değilmidir?


boşverin beni saçmalıyorum doktor....


Ama bilmenizi isterim sürekli peşimde.Hergün farklı yollar kullanıyorum.Çıkış vakitlerimi değiştiriyorum ,şaşırtmak için aklımca ,ama olmuyor.anladım niyetini.Hep peşimde tek amacı var beni yoldan çıkartmak .

yeter doktor bundan bahsetmek istemiyorum .paranoyak olduğumu düşünüyorsunuz eminim .


yanılıyorsunuz doktor sizinde peşinize.......

***

Başınızı kaldırırmısınız doktor!!!...gökyüzünü izlermisiniz hiç?mesela gündoğuşunu , dünyanın gözlerini oğarak uyanış anı yavaş yavaş yayılırya yeryüzüne ışık .insanı aciz bırakan heybetiyle güneş .yadan yine ayrı bir seramoniyle çekilirya yeryüzünden akşamları .hani bir yığın renk çıkar tonları farklı kırmızısı, mavisi, sarısı, turuncusu,hiç durup izlermisiniz ?


ama ben en çok geceyi severim doktor anlatmıştım daha önce karanlık ayrı cazibeli .hayatın başka boyutuna geçiyorum sanki gece olunca .gökyüzünü gece izlemelisiniz doktor .ay güneşten mütevazi geliyor bana ,yıldızlarada yer verişindenmi bilmem .ama ışıklı şehirlerde yaşayamam bu yüzden .gece varsa yıldız olmalı göremiyorsak yıldızları gece gece değildir sadece kandırmacadır.........

18.05.2008

okudum sevdim-3




> > GÜL VE GEN

> Habere bakılırsa...
> Güle kokusunu veren gen bulunmuş.
> Allah müstehakkınızı versin.
> Dünya bunların elinde didik didik.Neye ellerini atsalar,doğrudan zarın içine,batna,derine saplıyorlar neşterlerini.
> > Deşilmemiş sır ,aralanmamış perde ,üryan konmamış bir Allah'ın > nesnesi kalmasın diye.
> > Çok safdiller sevinir"ne güzel ,gülün dahi sırrı çözüldü "diye
*** > > > Keşif İsrail'li bilim adamlarına ait,siz bunları yalnız Filistin'i mi deşer sandıydınız.
> > Almışlar gülleri ,bakmışlar,> tartmışlar,kesmişler,damıtmışlar, kurutmuşlar ve kararı vermişler.
> Meğer FC bilmem kaç diye bir gen imiş güle kokusunu veren .kokmayan gülde > yok,
> > Demişlerki "güle kokusunu veren bu genlerin bi bileşkesi FC bilmem kaçı > bulduk diğerlerinide bulursak ....."
> > Bulurlarsa plastikten buram buram kokan gül yapıcaklar...
> Hemen solmayacak ,ha babam kokacak.> Gülü koydun vazoya .....> Üç ay pırıl pırıl .....> eh ,para saydığına göre..
> Hela yada koy arabaya da ,mutfak dolabınada .... koksun dursun.
> Adamlar böyle.
> Nufusu ,doğumu,ölümü,biberi,domatesi,toprağı,> havayı,suyu,ıvırı, zıvırı planlıyorlar.
> > Kör olasıcalar ,nasılda ölçüp biçiyorlar!> Biliminiz yere batsın ,yirmi senedir domates yiyemiyoruz.> Kışın boyalı karpuz,yazın lastik portakal yensin diye
> toprağı zehirlediniz.kurda kuşa kıydınız,ağız tadımızı mevsim algımızı > bozdunuz.

> > Şimdide gül ha!!!
> Gelipte aylarca kalan gülmü olur?
> kalbi silikon Leyla'mı olur.?Zülfü bakır telden Aslı'mı olur?
> Kokusu İsrail'den gelen Gül mü olur,genleri ayıklanmış dikenmi olur?
> > Şeytanın adamları ,has firavun adamları ........
> Darağacı kurucuları ,dehşet doktorları,kerpetenli ruhiyatçılar!!
> > GÜL ha ,GÜL bile ha!
> Oysa adam şöyle demişti ,bizde öyle bilirdik.
"güle dair neden yok ;gül açar ,çünkü açar.
ne kendini gösterir ,ne görülmek arzular..."
> > Süleyman Çobanoğlu

17.05.2008

terapi-3




karanlığı severim doktor....


hayır önyargılı olmayın lütfen anlatıcam .karanlıkta yaşamak bazen faydalı oluyor .gözlerin kapalı bi âmâ misali yaşamak.el yordamıyla tutunmak hayata .Tıpkı bebekler gibi.H abersiz oluyorsun tüm tehlikelerden ve hayatın acımasız yüzünden.Karanlık örtüyor tüm günahları.Olabildiğince şeffaf dayanıksız ve anlıkta olsa karanlık bazen iyi bi perde.kafanızdaki karanlık yargısını silin lütfen doktor şimdi aydınlık tehlikeli.
neden mi ?


insanların sahte olduğunu az sonra ifşa edecekleri gülümsemelerini görmekten korkuyorum.büyümekte bu bağlamda korkutuyor beni.Bu saflığın (bazılarının deyimiyle abtallığın )kaybolmasından korkuyorum.


Alışmaktanda korkuyorum tamam.kahırla izlediğim şeyleri yarın tepkisiz, ertesi gün anlayışla yada zevk alarak izlemekten korkuyorum.sevmediğim şeyleri uğrana savaşlar verdiğim şeyleri yapar olmaktan korkuyorum.insani olarak nitelendirdiğimiz erdemleri kaybetmekten korkuyorum...

ışıkları kapat doktor......... seveceksin karanlığı..........

terapi-2


Bir boşluğun içindeyiz hepimiz .Sarhoş gibi yalpalıyor, birbirimize çarpıyoruz.Boşluk ve yanlızlık elbirlik yokediyor güzelliklerimizi.Saf ve temiz duygular amaç iken temenniye düşüyor.Çarpışıyoruz ve yıpratıyoruz birbirimizi.
Hissetmediklerimizi konuşmaya, lazım geleni yapmaya mecbur!! kalıyoruz.robotlaşıyoruz düzen insanı oluyoruz . tüm dünyadaki mazlumlar için havaya kaldırdığımız yumruklarımız .çok başka işlerin komutasında.ruhlarımızı asıyoruz farkında olmadan .yavaş yavaş teker teker ölüyoruz.

Oysa ben sonsuz yaşamayı düşlemiştim ...sonsuz yaşamaya talip idim.niçin küçülüyorum oysa boyum uzuyor.kilom yerinde neden küçülüyorum.bir gün ağlayamamaktan inan çok korkuyorum doktor.........


Döküldükçe masumiyyet hazinemizin incileri ,çamur sıçrıyor üstümüze.Her göz açışımızda bir inci düşüyor ve bir top çamur sıçrıyor üzerimize.Bazen hatır için döküyoruzbazen şeytani bir dürtüyle ama çamur sıçrıyor her kaybedişimizde.....bu yollar bize göre değil .....

terapi-1


Tamam anlatayım doktor!!

Hayatın kenarına çıkıp seyredince yaptılarımın ne kadar luzumsuz,konuştuklarımın,ısrarlarımın,sevinçlerimin hatta hayallerimin ne kadar mesnedsiz olduğunu görüyorum
hayatın kenarına çıkmak zor değil doktor....
ipleri koparmak diyelim biz buna ruhun transa geçmesi yani.Beyninde herşey iflas ettiğinde,şöyle iki takımıda tutmayan izleyici gibi seyrediyoruz.Tüm önemli pozisyonlar ancak anlık heyecan veriyor.kendini anlık kaybedebiliyorsun sadece gerinde hep diri bir zihin sahibisin .kuş uykuları arasında farkında olmanın acısıyla kıvranıp duran bi beyin.

olaylar akıyor hayat sürüyor ,sen eğlenenlerede , ağlıyanlarada aynı zavallıkla bakıyorsun.
iki fotoğraf düşüyor aynı günde zihnime

parkın içinden yürüyorum çay bahçesinin sahibi kesme taşlardan gelen yakıcı güneş aksini kırmaya çalışıyor ,elinde hortum yıkıyor ortalığı ....hayatının en önemli işi buymuş gibi hevesli ..
hergün karşılaştığım ve selamlaştığım karıncalar yuvalarının kuytu köşelerine çekilmiş olmalılar .zaten taşların arasından zor çıkarıyorlardı başlarını ...zarar görmediklerini umarak devam ediyorum

asfalt yolda üç cocuk önlüklerinden anlıyorum okuldan dönüyorlar oldukça uzak köyden yürüyerek geliyorlar ilçeye...şöför hızla sürüyor arabayı ...çocuklar yürüyorlar oysa ....yürüyüşlerini kutsuyorum........

yalansada ....




"Yaşama sanatı ,yalanlara inanmayı bilmektir " diyor Cesare Pavese


Bunun korkunç yanı doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın,bir yalanın yalan olduğunu anlayabilmemizdir.Göz göre göre yalan olduğundan emin olduğunuz sözlere inanmaktır bazen yaşamak .


Hayatın üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı ,yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye çalışırsın çoğu zaman .

Başka çarenin olmadığını anladığın anda bulabildiğin en inandırıcı yalana sarılmaktan başka çaren yok.Seni anladığını söyleyen herkeze !teşekkür edalı bakışlarla bakman gerek.
Ne yapabileceğin hakkında ,doğrunun ne olduğu hakkında bi fikrin yoksa kendini haylaz bir yalanın kollarına bırakmalısın.Ve kendinde bir yalanın parçası olmalısın belkide:(

Hayat yeniden başlıyor....geçmişte olup bitenler artık bir hikayenin sayfalarında kalmış izdüşümler..şimdi yeni perde açılıyor.........

"yakana inatçı bir gülümseme tak ve yürü :)
hayatı senin tebessümün yeniden kuracak"

16.05.2008

emrin olur


15.05.2008

AMİN


ALLAH'ım!
Bana dilimle değil, halimle vazetmeyi nasip eyle,

ALLAH'ım!
Bana bir insanın elinden tutmadan önce, kalbinden tutmanın sırlarını öğret,

ALLAH'ım!
Okuma, öğrenme, öğrendiklerimizi uygulama aşkımızı ,salgın ve saygın bir hastalığa dönüştür,

ALLAH'ım!
Dinimizi dünyanın mehri yapmaktan, acıkınca da inançlarımızı yemekten cümlemizi muhafaza eyle,

ALLAH'ım!
Beni, beni benim önüme engel olmaktan,
Beni, benim hayatımın kemirgeni olmaktan,
Beni, bana yalan söylemekten muhafaza eyle,

ALLAH'ım!
Bakışımızı ibret,
Sukutumuzu hikmet,
Konuşmamızı sanat ve marifete dönüştür,

ALLAH'ım!
Boşa bakanlardan,
Boşa susanlardan,
Boşa konuşanlardan eyleme,

ALLAH'ım!
Zenginlerimizi hamiyetsiz,
Fakirlerimizi gayretsiz,
Alimlerimizi amelsiz,
İdarecilerimizi adaletsiz bırakma,

ALLAH'ım!
İdarecilerimizin, feraset, merhamet ve basiretini,
Halkımızın da hürmet, hizmet ve hamiyetini artır

ALLAH'ım!
Semalarımızı bayraksız,
bizleri hürriyetsiz,
camilerimizi cemaatsız,
cemaatimizi de ilim ve hikmetsiz bırakma,

ALLAH'ım!
Dahili ve harici düşmanlardan sana sığındığımız gibi;
cehaletin,tembelliğin,zaman israfının şerrinden de sana sığınıyoruz,
bizleri muhafaza eyle,

ALLAH'ım!
Önce Hak'tan, sonra haksızlıktan korkmayı nasip eyle,

ALLAH'ım!
Yetenek israfından,
Kapasite israfından,
Zaman israfından ve
israfın her türlüsünden muhafaza eyle

ALLAH'ım!
Ertelemekten, üşenmekten, yılmaktan, vazgeçmekten, yarına bırakmaktan ve buna benzer hastalıkların şerrinden muhafaza eyle. Bu hastalıklara karşı Alim, Hakim ve Şafi isimlerinden acilen şifalar ihsan eyle

ALLAH'ım!
Beynimizi, malumat ishali olmaktan,
Aklımızı, öfkenin esiri olmaktan, Bedenimizi, şehvetin kölesi olmaktan,
Midemizi, depo haline gelmekten muhafaza eyle ----------------------------------------------------------------

okudum sevdim 2


HAYATI TERSTEN YASAMAK

Yasamin en tatsiz tarafi sona eris seklidir.Suphesiz ki yasami tersten yasamak daha guzel hatta mukemmel olurdu. Nasil mi?



Cami'de uyaniyorsunuz. Bir tahta sandik icerisinde, herkes karsinizda saf durmus, iyiliginize dua ediyor ve tum haklar helal edilmis vaziyette. Tabuttan dogruluyorsunuz, yasli, olgun ve agirbasli olarak.



Herkes etrafinizda, buyuk bir itibar,iltifatlar,cocuklar torunlar hepsi hazir. Arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.Dogar dogmaz devlet size maas bagliyor,aylik veya uc ayda bir maasinizi aliyorsunuz.Ne guzel,hazir maas,hazir ev...
Altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur icinde yasiyorsunuz.Sagliginiz gittikce duzeliyor kaslar gucleniyor,kuvvetleniyorsunuz.
Bir gun calismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gun size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor patronunuz..Ve genel mudurluk veya bunun gibi yuksek bir makamdan tecrubeli bir insan olarak ise basliyorsunuz. Herkes karsinizda elpence divan.
Vucudunuzda da bazi hosa giden hareketler basliyor, gittikce zayifliyor forma giriyorsunuz. Diger hormonal aktiviteler artiyor,fevkalade...
Aman ne guzel gunler basliyor...
Derken birgun patron size artik universiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babaniz ortaya cikmis, "fazla calistin" diyor "artik eve don,isi birak, okumaya basla, harcligin benden olsun..." diyor.Keyfe bakar misiniz?




Okudugunuz dersler gittikce kolaylasiyor ekmek elden su golden bir donem basliyor.
Derken anne ve babaniz sizi goturup getirmeye basliyor, araba kullanma derdi de yok artik...
Gunun birinde sizi okuldan da aliyorlar,"evde otur, keyfine bak,oyuncaklarinla oyna" diyorlar...Mamaniz agziniza veriliyor,zaman zaman altinizi bile temizliyorlar,hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hic tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.




Derken anneniz bir gun size sut verme kararini aliyor ve baska bir keyifli donem basliyor. Mama artik her yerde, her an ve en taze seklinde hazir. Bir gun karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek icin agzinizi acmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyorsunuz.
Sicacik,yumusacik, gurultusuz bir ortamda yasiyorsunuz. Kuculuyor,kuculuyor, ufacik bir hucre halini aliyorsunuz.



nasıl olurdu ?

okudum sevdim 1


"Birazdan yıldırımlar düşecek kentin sokaklarına "

Afrika'nin bir bölümünde yasayan kaplanlar arasinda büyük bir dayanisma örnegi sergilenir. güçlü yagmurlar beraberinde korkunç yildirimlar tasirlar buralara. adeta gökyüzünü yirtan yildirimlar, yeryüzüne büyük bir gürültüyle inerler. tarihin içinde tanrilarin kavgasi ya da öfkesiyle anilir yildirimlar. sahici bir öfkenin yansimasina benzer gerçekten de.
ilginç olan bu siddetli yagmurlar yagarken kaplanlarin birlikte gerçeklestirdikleri bir olaydir.

yogun yagmurlar sirasinda kaplanlar açik alanlara çikarlar. kismen yildirimlari karsi korunaklidir açik alanlar. büyük orman yanginlarina da neden olabilir bu yildirim düsmeleri. açik alana toplanan kaplanlar yere uzanirlar. gruplar halinde yere uzanan kaplanlar kafalarini birbirlerinin kafalarina yaslarlar.

tek bir sey yüzünden!

eger birinin üzerine yildirim düserse, digerleri de onunla birlikte ölür. yanyana, gögüs gögüse, kafa kafaya duran kaplanlar böylece ölüme birlikte gitme yemini ederler. birisi öldügü anda digerleri de ölsündiye. birbirlerine sahip çikmak adina. dost olduklarini ispatlamak için.
ölümü birlikte karsilayarak birlikte olmanin en onurlu yüzünü tasirlar. kimse ihanet etmeden ve bir an olsun oradan kalkmayi düsünmeden öylece beklerler muhtemel bir ölümü.
dostlugun ölümcül fedakarligini paylasirlar.

kimi zaman kentin içinde de böyle gruplarin içinde oldugunuzu düsünürsünüz. omuz omuza bir yasam paylasiminda bulundugunuzu. statüler önemli olmaksizin yan yana uzanmis insanlar olabileceginizi düsünürken çildirtici bir süphenin esiri olursunuz. "acaba kalkarlar mi birden?" yildirim düstügü anda kalkabileceklerinin korkusu sarar bütün benliginizi.
güvenemezsiniz.

herkes birbirinin yüzüne süpheyle bakar.
kent, yildirim düstügünde yalniz kalanlarin aci hikayeleriyle doludur. her bir sokaginda, tek basina ölenlerin hazin izleri vardir kentin. emegini, gelecegini, gülümsemelerini paylasan insanlarin, müthis bir gürültüyle üzerlerine düsen yildirimlarin altinda, hiç ummadiklari bir anda tek basina kalmanin çaresizligi okunur yüzlerinden. asil soru sona kalanin kim olacagi sorunudur.
kimin hangi mazeretle kalkacagi...
ya da kimin yakin durdugu halde, digerlerine temas etmedigi...
bu yüzden kentin düsüs hikayelerinde trajik bir yalnizlik vardir. korkunun ve çikarlarin , her seye ragmen yasami kutsamanin verdigi bir ihanet duygusu.

her seye ragmen, onursuz da olsa, yasami kutsamanin tiksindiren yüzleri.
simdi böyle bir tedirginlik duygusu tasiyorum kendi içimde. kimseden emin olamiyorum sirf bu yüzden. dahasi gök gürültüleri duyuldugunda orada olabilecegimden bile kuskuluyum.
bu lanet olasi kuskular tek tek tüketiyor hepimizi.
yagmur yagiyor...
gök gürlüyor...
birazdan yildirimlar düsecek kentin sokaklarina...
Tarık Tufan (kekeme çocuklar korosu)

karalama-1


BİRGÜN ÇIKARDA Bİ ANİ FIRTINA ,
UZAKLARA DOĞRU SAVRULURMUYUM.?
ÜSTÜME ÇÖREKLENMİŞ BU RAHAVETTEN,
BİR GÜN CANLANIRDA KURTULURMUYUM?

HASRETİM VUSLATA DÖNERMİ BİRGÜN?
O GİZLİ HEDEFE KAVUŞURMUYUM?
KALBİMİN BALYOZU BU ÖZLEMİMDEN,
GÜN OLURDA BİR AN KURTULURMUYUM?

HEP YARI AÇIK O ÜMİT KAPISI
BİRGÜN ÇALINIRDA AVUNURMUYUM?
BEKLENENDEN GELEN BİKAÇ SATIRLA,
BU ZEHİR YE'İS TEN KURTULURMUYUM?

YILDIZSIZ GECENİN KARANLIĞINDAN ,
BULUTLU GÜNLERİN SANCILARINDAN,
DEVİR YAPAN SAATİN ŞU TİKTAKINDAN,
ZAMAN DURURDA BİR AN KURTULURMUYUM?

ÜNLEMLERE HAMAL ACİZ BAŞIMDAN,
HELAKA GÖTÜREN ARKADAŞIMDAN,
AMAÇSIZ DÖKÜLEN ŞU GÖZYAŞIMDAN ,
BİRGÜN TAMAMIYLA KURTULURMUYUM?
YIL 1998

üstüm kalsın




Bu hiddet benim! Kimse sahiplenmesin!


Bütün suçlar ‘yine’ benim! Kimse, nezaketini araya verip, suçtan pay çıkarmasın kendine! Nesnelerinizin, kelimelerinizin, zamanınızın, sevginizin ziyanlığına yanmayın! Hasarı tespit edin yeter! Bedelini, fazlasına canımı ekleyip ödeyeceğim! Sıyrılıp çekilirken aranızdan, ‘üstüm kalsın’ diyebileceğim! Meğer siz, nasıl da yetermişsiniz size! Bilemedim… Sağ olun, sizi sevmeme izin verdiğiniz için ve beni sevdiğiniz için… Üstüm kalsın!