7.08.2008

kördüğüm


_ bizden gizlediğin bi rahatsızlığın mı var?
Hayatınızın bütününde neşeli,insani ilişkilerinizde umursamaz ve rahat tavırlar koyunca ortaya ufacık bi açıklıkta bu soruya muhatap olursunuz.insanlar gizemi sever ve araştırmaya meraklıdır .sanki sizin derdinizi ilk bilen olmaları, onları ulaşılmaz bir mevkiye koyacaktır.Bilmiyorum belkide hesapsız bi samimiyetle sorarlar bunu.ama etrafına aşılmaz tebessüm duvarları ören biriyseniz.kolay olmaz açılmak. Sebeb belkide içinde büyüdüğünüz çevrenin(ailenin) size kazandırdığı!(kazanç olup olmadığı tartışılır)bi imajdır.öyleki yıkamazsınız bunu .güçlü olma adına ,sağlam durma adına .en yakınlarına bile dertlenme zafiyetini göstermeden yaşarsınız .... Oysa kutsal kitapta bile insanı anlatan ayetlerde güç vurgusu yoktur.insan zayıftır.Kendisine güç telkin etmesi zayıflığını kendinden bile saklaması nafiledir.Bütün şehri güldürdüğü halde geceleri yalnız köşesinde ağlıyan palyaço gibi kalırsınız ışıklar söndüğünde...
***
Hala bunu yapan varmı bilmiyorum eskiden örgü kazaklar vardı kalın kalın .Onlarca özel örnekten itinayla örülmüş el işleri.Eskiseler bile yırtılmazdı o kazaklar.Evin en küçüğüde bırakınca giymeyi, anneler onları söker, iplerin kırışıklarını buharda açar,uyumlu renkleri birleştirir, kalın şişlerle paspas örerlerdi.Ben olayın sökme kısmında aktif rol oynardım :)bazen yün iplerde iplerin kördüğüm olduğu kısımlar olurduki yöresel adıyla "tıncik" derdi annem .Açmak imkansız gibi görününce koparıverirdim ipi.annem kızardı "kolayına kaçıyorsun derdi...
Gücümüz iplere yetiyor, hayatımız kördüğüm olduğunda koparamıyoruz maalasef.içimde gittikçe büyüyen acılı bir hastalığın sancısı var .Zihnimde oluşturduğun bütün öğretilerin aksine geceleri düşlediğim gerçekleşmeyeceği belli hayeller aksine .. "hayatına hüküm süren güç yanlızlığın var".Aşılmıyacak tabular bina etmişim zihnimde "Bayrağı düşürmeme kaygısı yaşamamıza fırsat vermiyor"oysa "insan zayıftır"."insan unutur"."insan nankördür"..vs

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Kimi zırhlarımız vardır ki o zırhlara sahip olmak bize güç isnat etmez, fakat; o zırhlarımızı bir kenara bırakırsak ötekinin üzerimizdeki güç istencini kabul etmiş oluruz. Açılmamak işte böyle bir zırhtır. Merhamet göstermek şeklinde kendini belli eden karşındakinin güç istencinden sakınmak içindir. Elbette birçok tanıdığımızın bu tarz bir davranışta bulunmayacağına emin gibiyizdir çoğu kez. Ama durum gerçekte öyle olup olmayacağı değildir. Durum Hatem'in çölde gördüğü bir bedevinin durumu gibidir.

Hatem-i Tai, cömertliğiyle meşhur biridir ve ona kendisinden daha minnetsiz insan görüp görmediği sorulur. Şöyle cevap verir: Bir gün çölde kuru ekmek yiyen birine rastgeldim ve ona köyü göstererek orada Hatem diye birinin bulunduğunu, onun evinde ücretsiz dilediğince yemek yiyebileceğini söyledim. Çöldeki adam şöyle cevap verdi: Hatem'in minnetini çekeceğime kuru ekmek yerim daha iyi!!! Hatem, kendimden daha minnetsizi olarak bu adamı gördüm der.

Çöldeki adam Hatem'in minnet etmeyeceğini bilir ama yine de onun yiyeceğini kabul etmez. Sıkıntılarımızı birçok insandan saklamamız da böyle bir durumdur.

Oldum olası bana açılan arkadaşlara her zaman merhamet gösterdim ama hiçbir zaman hissettirmedim. Bu biraz da gizli verilen sadaka gibidir. Çünkü "yoksul" değil "yoksun"dur karşınızdaki kişi. Nietzsche; "Bir dostunuz dinlenmek için bir yer istediğinde ona göstereceğiniz en iyi yer sert bir yataktır" der. Bir çocuk gibi; tam da "Vah gözüm çıksın, sana birşey oldu mu?" diyeceğiniz zaman ağlaması tutar. Ne karşımdakinin böyle bir duruma düşmesine izin veririm, ne de kendim bu duruma düşmeye rıza gösteririm.

Sıkıntılar içerisinde etrafına güler yüz gösterebilen insanlar çoğu insan gözünde "Acaba bize güvenmiyor mu ki sıkıntılarını anlatmıyor?" tavrıyla karşılanıyorlarsa da bence saygı duyulacak bir davranış sergilemektedirler. Halil Cibran: "Hüzünleri insanlarla sevinmekten kendisini alıkoymayan kalp ne asildir!" der. Bu bakımdan; palyaçoluk her ne kadar prestijli bir meslek olmasa da bütün şehri güldürdüğü halde ışıklar söndüğünde yalnız köşesinde ağlayan palyaço en azından bir saygıyı hakkeder benim gözümde.

Ne olursa olsun kendielerine açılabileceğimiz insanlara ihtiyaç duyarız ve böyle insanlara da ömrümüz boyunca çok sınırlı sayıda rastlarız. Tüm ömrü boyunca rastlayamayacak insanlar bile vardır. Birçok insan ruhumuzun derinliklerine inmek ister ama öyle bir kapının önünde durmuşlardır ki o kapının dışarıda kolu yoktur; sadece içeriden açılabilir. Kalp!!!

Soru:Bize anlatmadığın bir sıkıntın mı var?
El-cevab: Hayır, aslında size anlatmamam gereken bir sorunum var.

Ağlama hakkındaki yazını tüm gönlümle destekledim, bu yazını ise eleştirdim. İkisi de birbirine benzer konulardı ve ikisi de aynı kalemden çıkmıştı; buna rağmen biraz tezattılar birbirlerine. Herşeye rağmen eline, yüreğine sağlık ablam. Kalemin daim olsun...Erdemle kal.

havzen dedi ki...

mevan yorumun için teşekkür ediyorum ufkumu açıyor yazıkların
bu yazıda eleştirdiğin sıkıntıları saklamamızın yanlışlığımı? ,sıkıntılı insanın üstüne gitmenin yanlışlığımı?
Halil cibran' ı ve palyoçaları saygıyla selamlıyorum ......
ve aklıma şimdi geldi bayramlarda ve benzeri günlerde huzurevi ziyaretinede bu sebeble gidemem.....sair günlerde tamam ama o günlerde sanki ben olsam beklediğimin dışında gelen gözler merhametlide olsa beni incitirdi...vesselam...

Adsız dedi ki...

Eleştirdiğim nokta şuydu; sıkıntıları saklamanın, insanın kendisine güç isnat etmesi olarak ifade etmen. Oysa ehil olmayan insanların üzerimizdeki güç istencini reddetmektir sıkıntıları saklamak. Yalnızlık Allah'a mahsus olduğu için elbette açılacak kişilere ihtiyaç duyarız. Fakat bu insanların ehil olması gerekir; hemencecik klasik psikolog rolüne giren ve açılanı merhamet dilencisi konumuna getiren insanlardan olmaması gerekir. Açılma durumunda muhatabın merhamet gösterisi yapması veya ucuz psikolog rolünü alması okyanusu aşacak kabiliyette olan insanların sığ sularda boğulmasına sebep olur. Bunun olmaması için "sert yatak göstermek" gereklidir.

havzen dedi ki...

ucuz psikolog evet kelime buydu başlık bu olmalıydı:)))
"açılanı merhamet dilencisi konumuna getiren insanlar"
eyvallah